Kefen Çalıyordum
1 sayfadaki 1 sayfası
Kefen Çalıyordum
Kefen
Çalıyordum
2- Şeyh Saduk (r.a) şöyle naklediyor:
“Bir gün Muaz
bin Cebel ağlayarak Hz. Peygamber’in huzuruna vardı ve selam verdi Peygamber
(s.a.a) selamına cevap vererek; “Neden ağlıyorsun?” diye sordu.
Şöyle
dedi: “Ya Resulullah kapıda güzel
yüzlü temiz bir genç
var evladını
kaybetmiş kadın gibi gençliğine ağlıyor ve senin huzuruna gelmek istiyor.”
Peygamber (s.a.a) o genci getirmelerini emretti. Muaz gidip genci
getirdi. O genç gelip Peygamber'e selam verdi Peygamber de
cevabını vererek şöyle buyurdu: “Ey genç neden
ağlıyorsun?”
Genç şöyle dedi: “Nasıl ağlamayayım
o kadar günahım var ki eğer Allah beni bir tanesinden hesaba çekecek olursa
cehenneme düşerim Allah'ın beni
hesaba çekeceğine ve affetmeyeceğine inanıyorum.”
Hz. Peygamber; “Şirk
mi işledin?” diye sordu. Genç; “Allah'a şirk koşmaktan Allah'a
sığınırım.”dedi.
Peygamber; “Birini haksız yere mi öldürdün?”diye
sordu.
Adam; “Hayır” dedi.
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Günahların dağ kadar da olsa Allah günahlarını bağışlar.”
Adam;
“Günahlarım dağlardan daha büyüktür” dedi.
Peygamber (s.a.a); “Allah yedi kat
yer denizler ağaçlar ve
yaratıkları sayısınca da olsa günahlarını affeder.” buyurdu.
Adam;
“Bunlardan daha büyüktür” dedi.
Peygamber (s.a.a); “Günahların gökler yıldızlar arş
ve kürsü kadar olsa dahi Allah affeder.” buyurdu.
Adam; “Bunlardan da
büyüktür” dedi.
Peygamber (s.a.a) kızarak; “Ey gen!
Senin günahların mı büyüktür yoksa Rabbin mi?” buyurdu.
O genç adam
secdeye kapanarak; “Rabbim münezzehtir her şeyden
büyüktür.” dedi.
Peygamber (s.a.a); “Büyük günahları büyük rabbinden
başka kimse bağışlayabilir mi?” buyurdu.
Genç; “Hayır ya Resulullah”
diyerek sustu.
Peygamber (s.a.a); “Ey genç! Günahlarından birini
söylemeyecek misin?” buyurdu.
Genç adam şöyle dedi: “Yedi yıldır
mezarları kazıp ölülerin kefenini çalıyordum ensardan bir
kız öldü ve onu gömdüler gece olunca
kabri deşip ölüyü çıkardım ve kefenini alarak çıplak bir halde öylece
bıraktım sonunda da
şeytana uyup ona tecavüz ettim geri dönerken
o ölü bana şöyle seslendi: “Ey genç! Beni kabrimden çıkardın
kefenimi çaldın ve bana tecavüz ettin cehennem
ateşinden dolayı eyvahlar olsun sana.”
Daha sonra genç şöyle devam
etti bu amelimden
dolayı cennetin kokusunu bile alacağımı sanmıyorum.”
Peygamber (s.a.a)
gencin bu sözünü duyunca şöyle buyurdu; “Kalk yanımdan ey fasık senin
ateşinden yanmaktan korkuyorum cehenneme ne
kadar yakınsın.”
O genç kalkıp gitti. Pazara inip biraz azık aldıktan
sonra Medine dağlarından birine çıktı ibadetle
meşgul oldu ellerini
boynuna zincirleyip şöyle feryat etti:
“Ey Allah'ım! Ben senin
kulunum karşında
durmuş ellerimi boynuma zincirlemişim Allah'ım! Sen
beni tanıyorsun günahlarımı
biliyorsun pişman
oldum Peygamberinin
yanına gittim tövbe
ettim ama beni
uzaklaştırdı korkumu
artırdı o halde büyük
isimlerin celali ve azametin hakkı için beni ümitsiz kılma
ey Allah’ım duamı boşuna çıkarma ve beni rahmetinden ümitsiz kılma.”
Tam
kırk gün kırk gece bu duayı etti ağladı ağladı; bütün
hayvanlar da adeta onu ağladılar. Kırk günden sonra ellerini semaya kaldırıp
şöyle dua etti:
“Allah'ım! Eğer günahımı bağışladıysan Peygamberine
vahyet ki ben de bileyim ama
bağışlamadıysan beni cezalandır beni yakacak
bir ateş gönder beni dünyada
bir belaya duçar kıl beni kıyamet
gününün rezaletinden kurtar.”
Allah Teala onun tövbesini kabul ederek şu
ayeti nazil buyurdu: “Yine onlar ki bir kötülük yaptıklarında ya da
kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe
ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar
işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler. İşte onların mükafatı Rableri
tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan içinde
ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükafatı ne güzeldir.”
[7]
Bu ayet nazil olunca Hz. Peygamber dışarı çıktı
tebessüm ederek Muaz'a o gencin halini sordu. Muaz; “Ya Resulullah! Falan yerde
olduğunu duydum” dedi. Peygamber (s.a.a) ashabıyla o dağa çıktı. O genç iki taş
arasında durmuş ellerini
boynuna zincirlemiş yüzü güneşten
kararmış göz kirpikleri
ağlamaktan dökülmüş şöyle
yalvarıyordu:
“Ey Allah'ım! Beni ne güzel yarattın
keşke benim hakkımda ne irade ettiğini bilseydim beni
ateşte mi yakacaksın yoksa cennette
mi ağırlayacaksın? Allah’ım bana bir çok ihsanda bulundun
bana bir çok nimet verdin keşke
akibetimi de bilseydim! Acaba beni izzetin aşkına cennete mi götüreceksin yoksa
aşağılayarak cehenneme mi götüreceksin? Allah’ım! Günahım gökler yer ve
kürsüden daha geniş ve arştan daha büyüktür; keşke beni bağışladığını veya
kıyamette rezil edeceğini bilebilseydim.”
Genç adam bu ve benzeri sözler
söyleyerek ağlıyor secdeye
kapanıyordu. Adeta etraftaki hayvanlar da ona ağlıyordu.
Peygamber
yanına giderek ellerini boynundan çözdü mübarek eliyle
yüzündeki tozları sildi ve şöyle buyurdu: “Ey Behlül! Sana müjdeler olsun Allah seni
ateşten kurtardı.”
Daha sonra ashabına dönerek şöyle buyurdu: “Siz de
(Behlül'ün yaptığı gibi) günahlarınızı affettirmeye çalışın.”
Daha sonra
nazil olan ayeti okuyarak onu cennetle müjdeledi
Çalıyordum
2- Şeyh Saduk (r.a) şöyle naklediyor:
“Bir gün Muaz
bin Cebel ağlayarak Hz. Peygamber’in huzuruna vardı ve selam verdi Peygamber
(s.a.a) selamına cevap vererek; “Neden ağlıyorsun?” diye sordu.
Şöyle
dedi: “Ya Resulullah kapıda güzel
yüzlü temiz bir genç
var evladını
kaybetmiş kadın gibi gençliğine ağlıyor ve senin huzuruna gelmek istiyor.”
Peygamber (s.a.a) o genci getirmelerini emretti. Muaz gidip genci
getirdi. O genç gelip Peygamber'e selam verdi Peygamber de
cevabını vererek şöyle buyurdu: “Ey genç neden
ağlıyorsun?”
Genç şöyle dedi: “Nasıl ağlamayayım
o kadar günahım var ki eğer Allah beni bir tanesinden hesaba çekecek olursa
cehenneme düşerim Allah'ın beni
hesaba çekeceğine ve affetmeyeceğine inanıyorum.”
Hz. Peygamber; “Şirk
mi işledin?” diye sordu. Genç; “Allah'a şirk koşmaktan Allah'a
sığınırım.”dedi.
Peygamber; “Birini haksız yere mi öldürdün?”diye
sordu.
Adam; “Hayır” dedi.
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Günahların dağ kadar da olsa Allah günahlarını bağışlar.”
Adam;
“Günahlarım dağlardan daha büyüktür” dedi.
Peygamber (s.a.a); “Allah yedi kat
yer denizler ağaçlar ve
yaratıkları sayısınca da olsa günahlarını affeder.” buyurdu.
Adam;
“Bunlardan daha büyüktür” dedi.
Peygamber (s.a.a); “Günahların gökler yıldızlar arş
ve kürsü kadar olsa dahi Allah affeder.” buyurdu.
Adam; “Bunlardan da
büyüktür” dedi.
Peygamber (s.a.a) kızarak; “Ey gen!
Senin günahların mı büyüktür yoksa Rabbin mi?” buyurdu.
O genç adam
secdeye kapanarak; “Rabbim münezzehtir her şeyden
büyüktür.” dedi.
Peygamber (s.a.a); “Büyük günahları büyük rabbinden
başka kimse bağışlayabilir mi?” buyurdu.
Genç; “Hayır ya Resulullah”
diyerek sustu.
Peygamber (s.a.a); “Ey genç! Günahlarından birini
söylemeyecek misin?” buyurdu.
Genç adam şöyle dedi: “Yedi yıldır
mezarları kazıp ölülerin kefenini çalıyordum ensardan bir
kız öldü ve onu gömdüler gece olunca
kabri deşip ölüyü çıkardım ve kefenini alarak çıplak bir halde öylece
bıraktım sonunda da
şeytana uyup ona tecavüz ettim geri dönerken
o ölü bana şöyle seslendi: “Ey genç! Beni kabrimden çıkardın
kefenimi çaldın ve bana tecavüz ettin cehennem
ateşinden dolayı eyvahlar olsun sana.”
Daha sonra genç şöyle devam
etti bu amelimden
dolayı cennetin kokusunu bile alacağımı sanmıyorum.”
Peygamber (s.a.a)
gencin bu sözünü duyunca şöyle buyurdu; “Kalk yanımdan ey fasık senin
ateşinden yanmaktan korkuyorum cehenneme ne
kadar yakınsın.”
O genç kalkıp gitti. Pazara inip biraz azık aldıktan
sonra Medine dağlarından birine çıktı ibadetle
meşgul oldu ellerini
boynuna zincirleyip şöyle feryat etti:
“Ey Allah'ım! Ben senin
kulunum karşında
durmuş ellerimi boynuma zincirlemişim Allah'ım! Sen
beni tanıyorsun günahlarımı
biliyorsun pişman
oldum Peygamberinin
yanına gittim tövbe
ettim ama beni
uzaklaştırdı korkumu
artırdı o halde büyük
isimlerin celali ve azametin hakkı için beni ümitsiz kılma
ey Allah’ım duamı boşuna çıkarma ve beni rahmetinden ümitsiz kılma.”
Tam
kırk gün kırk gece bu duayı etti ağladı ağladı; bütün
hayvanlar da adeta onu ağladılar. Kırk günden sonra ellerini semaya kaldırıp
şöyle dua etti:
“Allah'ım! Eğer günahımı bağışladıysan Peygamberine
vahyet ki ben de bileyim ama
bağışlamadıysan beni cezalandır beni yakacak
bir ateş gönder beni dünyada
bir belaya duçar kıl beni kıyamet
gününün rezaletinden kurtar.”
Allah Teala onun tövbesini kabul ederek şu
ayeti nazil buyurdu: “Yine onlar ki bir kötülük yaptıklarında ya da
kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe
ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar
işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler. İşte onların mükafatı Rableri
tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan içinde
ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükafatı ne güzeldir.”
[7]
Bu ayet nazil olunca Hz. Peygamber dışarı çıktı
tebessüm ederek Muaz'a o gencin halini sordu. Muaz; “Ya Resulullah! Falan yerde
olduğunu duydum” dedi. Peygamber (s.a.a) ashabıyla o dağa çıktı. O genç iki taş
arasında durmuş ellerini
boynuna zincirlemiş yüzü güneşten
kararmış göz kirpikleri
ağlamaktan dökülmüş şöyle
yalvarıyordu:
“Ey Allah'ım! Beni ne güzel yarattın
keşke benim hakkımda ne irade ettiğini bilseydim beni
ateşte mi yakacaksın yoksa cennette
mi ağırlayacaksın? Allah’ım bana bir çok ihsanda bulundun
bana bir çok nimet verdin keşke
akibetimi de bilseydim! Acaba beni izzetin aşkına cennete mi götüreceksin yoksa
aşağılayarak cehenneme mi götüreceksin? Allah’ım! Günahım gökler yer ve
kürsüden daha geniş ve arştan daha büyüktür; keşke beni bağışladığını veya
kıyamette rezil edeceğini bilebilseydim.”
Genç adam bu ve benzeri sözler
söyleyerek ağlıyor secdeye
kapanıyordu. Adeta etraftaki hayvanlar da ona ağlıyordu.
Peygamber
yanına giderek ellerini boynundan çözdü mübarek eliyle
yüzündeki tozları sildi ve şöyle buyurdu: “Ey Behlül! Sana müjdeler olsun Allah seni
ateşten kurtardı.”
Daha sonra ashabına dönerek şöyle buyurdu: “Siz de
(Behlül'ün yaptığı gibi) günahlarınızı affettirmeye çalışın.”
Daha sonra
nazil olan ayeti okuyarak onu cennetle müjdeledi
NuR-38- ADMİNİSTRATOR
-
Mesaj Sayısı : 28
Yaş : 31
Nerden : ----
Kayıt tarihi : 05/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz